Skip to Menu Skip to Content Skip to Footer

  • Yayın Akışı
  • Yönetim Kadromuz

Makaleler
Anasayfaya DönAnasayfa » Test Kategori
Yazarlar » [ A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z ] «
Makaleler » [ A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z ] «
Dava Nedir

Dava nedir ?



15 Aralık 2013, 19:20
Doğar elbet benim günüm, /Çoğu gitti azı kaldı...

Dava kuru cihangirlik davası mı ?


Hayır! Değil elbette. O zaman,


Dava tek: Ölmemek !..


Nasıl ?


İmam-ı Rabbani Kuddise Sirruh dilinden:


"Akranı arasında İslam’ın azametini üstünlükle temsil edenlere düşen aziz borç, hiç değilse küfür ehlinin İslam vatanında yayılan fikir ve görüşlerine karşı mücadele etmektir."


Dava budur. Öyleyse ne yapmamız lazım?

"Küçük bir amel ve bağlılık"  olan aksiyonu gösterebilmemiz lazım.


 


"Öyle bir vakitte yaşıyoruz ki, İslam gayreti başkalarına delilik gibi görünse de bizim bu mecnunluğu kabul etmemiz ve ona göre davranmamız lazımdırBöyle bir günde cihad, cihad-ı ekberdir. Ve küçük bir amel ve bağlılığın hudutsuz ecri vardır. Böyle bir günde söz ve fikir cihadı, her cihaddan üstündür." Yani mücadele söz ve fikirle olacakmış.


*


Nasılını da Seyyid Abdülhakim Arvasi Efendi şöyle anlatmaktadır:



"Bu bir zamandır ki, dinin bütün ahkamı gizli, görünmüyor. Yolların en güzeli ve başta geleni, tarikat yolu ki, bomboş, hiç giden yok. İnsanlarda daima kötülüğü emreden "nefsi emmare" hakim ve insanları taht-ı tasarrufa almıştır. Şeytanın bütün askerleri her tarafta, arzu ve isteklerinin yerine getirilmesi için emrediyorlar.


 


Hakiki ilimleri anlamak mümkün değil, baş aşağı, tersine dönmüş. Tarikatın yolları ise tamamen kaybolmuş, görünmez hale gelmiştir.


Tasavvufun manası bozuldu, ismi kaldı; temeli, direkleri ve aslı kırıldı yok oldu ve resmi kaldı. Belki de ismi ve resmi de değişti, başka şekillere döndü. Ehli olmayan kimseler felsefeden alınmış bir çok karışık fikir ve düşünceleri asıl zannetmişlerdir. Halbuki; O, ma'den-i hekaiktir, yani gerçeğin ta kendisidir. Bu gerçeği görenler, bilenler anladılar. Görmeyenler ise, başkalarını taklit etmekten öteye gidemediler veyahut şüphe ve karasızlık içine düşüp, inkar etmişlerdir.


 


Cüneyd-i Bağdadi radyallahü anhın görüşüne göre, Şeriat'a uygun bir şekilde, mahallinde açıklanan şartlar ile çalışan, yani maişetini temin eden kimsenin çalışması makbul amellerdendir. Yani Allah'a yakın olan kimselerin amellerindendir.


 


İnsanlar arasında çok söylenen, bilinen ve arzu edilen çalışmaktan maksat; bir kimsenin niyeti ve isteği, efrad-ı ailesinin rızkını temin etmek, ihtiyaçlarını gidermek ve onları himaye etmek, acımak, merhamet etmektir. Aynı zamanda muhtaç olanlara, zarurette kalanlara yardım; gariplere, müslümanlara rıfk (yumuşak huylu olmak) ile muamele etmek ve mahlukattan, başkalarından bir şey beklememektir.


 


Bu şekilde, maişeti temin etmek hususunda çalışanın hükmü ve neticesi; ZİKİR, TEVECCÜH ve MURAKABE'nin hüküm ve neticesidir. Zikirler ve büyük kimselerin amellerine verilen mertebeler, dereceler, mükafatlar bu şekilde çalışanlara dahi verilir.


 


Bu yol bütün Peygamberlerin ve tüm Eshab-ı Kiram Hazeratı'nın gittikleri ve tatbik ettikleri bir yoldur.


 


Bu yol, en güzel, en selametli, en mükemmel, en yüksek, en tercih edilen, en yakin, en evvel, en güçlü, en mühim, en kolay, en rahat yoldur."


*


Şimdi:


Terekesine bindiğimiz bu AZ'ın içinde son dönüşü yapmalı ve yaşanmaya değer hayattan esintiler devşirmeli ve ömrü öyle noktalayabilmelidir insan...


"İyi son"... Azın içinde yakalanan iyi son, ebediyete "iyi" bir kapı açacaktır bizlere...


*


Bana birdenbire dünyam boş geldi, demişti Üstad Necip Fazıl son demlerinde:


"İyi insanlar, iyi atlara binip, terekelerine iyi kadınlarını alarak gittiler." De ondan mı acaba!.


"Güzelliklerin aslı gitti, idraki kaldı sadece..." O güzellikler hazzedilmeli... Hiç olmazsa zevken idrak ederek yaşanmalı... Güzelliklerin iz düşümü... Ve son çeyrek... Ve kalan azın içinde yaşanan hayatta:


"Biz, bütün olumsuz şartların, onu söndürmek için üstüne aktığı tek ve son kıvılcım noktasıyız, onu nasıl yakar, tutuşturur, alevlerle sarabiliriz?


Allah'ını ve Allah'ın Sevgilisi'ni seven herkes bu son tek kıvılcım noktasının üzerine titresin, onu Nuh'un Gemisi'ndeki son insanın son meni nutfesi gibi muhafaza etsin, onu gayet büyük bir ihtiyat ve itina ile üflesin, genişletsin ve Allah'ın lütfedeceği mucizeyi beklesin!" (Necip Fazıl - İdeolocya Örgüsü)


 


Bekleyiniz!


... Çoğu gitti, azı kaldı!



Yazar
Ekrem Yılmaz

Çevrim Dışı (Offline)
Diğer
Bu Makale 1170 kişi tarafından okundu.
Makale Oylama
Sadece kayıtlı kullanıcılar Oylama yapabilirler. Lütfen üye girişi yapın ya da kayıt olun
Yazar Yorumu
Bu Makale için henüz yorum yapılmamış.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen üye girişi yapın ya da kayıt olun
 

Istatistikler

Toplam Üye:2307
Aktif Üyeler:2264
Son Üyemiz:CarlosFoole
Son Ziyaretçi:Aynur Avcı

CEP TELEFONU İLE DİNLE