Bu gün bayramın birinci günü. Oturmuş kapım çalınsın diye beklerken çocukluğumu anımsadım. Ailem, bu gün bizim yaşadığımız gibi yaşayan, bizim gibi giyinen ve aydın olan insanlardı. FAKAAT şimdi düşündüğümde farklı olduklarını ve benim bu farklılığı severek özlediğimi duyumsadım. Örneğin bayram sabahı babam camiye giderdi. Annem bizi erkenden uyandırırdı. Babam namazdan döndüğünde, annem ve biz dört kardeş bayramlıklarımızı giymiş olurduk. Giydiklerimizin hepsi yeni değildi elbet, ama yeni görünecek kadar dikkatle hazırlanırdı. Babam gelince sıraya girer, el öper, bayramlaşır, harçlıklarımızı alırdık her bayram kurban kesilirdi; kesemeyenlere dağıtma işini çocuklar yani bizler yapardık. Daha sonra misafircilik trafiği başlardı. Babam, bazen de annemle beraber bayram yerine giderdik. O günleri düşündükçe aklıma başka şeyler de geldi. Annem çok becerikli kadındı, en küçük kardeşimin, yani bebeğin muşamba külotunun üst tarafından şeritler keserek fiyonk haline getirip bana şık kurdeleler yapınca komşular arasında moda olmuştu. Bayramın ilk günü, yemek ailenin en büyüğünde yenirdi. Hediye paketimizin ya da mendilin arasına konmuş harçlıklar mutluluk nedeniydi. AAH! AH! Şimdi ben ailenin büyüklerindenim. çocuklarım, ya başka şehirlerde ya da seyahatteler. Ayni şehirde de olsak, benim onlardan beklediğimi bildikleri için lûtfen gelip elimi öperler. Ben de geleneklerimizin son kalıntılarını onlarla paylaşmaya çalışırım. Bazen içten içe kızarım, bazen üzülürüm; bazen de çalışma tempolarını düşünür hak veririm. Babam memurdu, ama sokaklarda insan kaynamıyordu. İnsanlar işlerine rahatça gidip geliyorlardı. Orta halli bir aileydik ama karnımız tok sırtımız pekti. Sakin bir hayat yaşardık. Şimdi öylemi ya, çalışanlar kendi arabalarıyla bile olsa eve yorgun ve stres içinde ulaşabiliyorlar.
Bir takım insanların en az üç çocuk yapın tavsiyelerini düşündükçe bir değil bir kaç AHH! çekmek gerek diye düşünüyorum. Hepinize hayal olan huzurlu günler dileği ile yürekten sevgiler.
|